Bozyel; Her Kürd evi bir Kürdçe dil okuluna dönüştürülmelidir

Kürd Dil Platformu (PZK) Dünya Anadili Günü nedeniyle bugün (21 .02.2024) Diyarbakır Ticaret Odası’nda “Dil ve siyaset” konulu bir konferans düzenledi. Konferansta değişik Kürd parti ve hareket sözcüleri konuya ilişkin sunumlar yaptılar. PSK Genel Başkanı Bayram Bozyel konferansta Kürtçe yaptığı konuşmada “Her Kürd evi bir Kürdçe dil okuluna dönüştürülmelidir” çağrısında bulundu.

Bozyel konuşmasının devamında şunları söyledi.

Bugün Uluslararası Anadili Günüdür.

Kürt halkı içinse her gün Kürd dilinin yaşatılması, varlığını sürdürmesi ve özgürleşmesi için bir mücadele günüdür.

21 Şubat Dünya Anadili Günü nedeniyle “Dil ve Siyaset” konulu böylesi bir panel düzenleyen ve bizleri de davet eden Kürd Dil Platformu’na teşekkür ediyorum.

Dil bir ulusun temel direğidir

Dil bir ulusu oluşturan temel bir unsurdur. Bu gerçek Kürd dili ve Kürt ulusu için de geçerlidir. Kürd dili, bin yıllara dayanan bir geçmişi olan Kürt halkının yaşam öyküsü ve mücadele tarihinin tanığıdır. Kürd dili sayesinde Kürt halkının karakteristik özellikleri, kültürel zenginliği ve yaşam çeşitliliği kaydedilerek bugünlere taşınmıştır. Kürt halkının kültürü, sanatı, edebiyatı ve yaşam deneyimleri Kürd dili sayesinde bugüne kadar korunmuş ve ayakta kalmayı başarmıştır. Öte yandan nüfusu 50 milyonu bulan ve çok geniş bir coğrafyaya yayılan Kürtler, Kürd dili sayesinde bir millet olduklarını idrak ediyor ve bir geçmişlerinin olduklarını hissediyorlar. Başka bir ifade ile Kürd dili aynı zamanda Kürt halkının ulusal hafızasıdır. Kürdçe, Kürtlerin bir kökenden geldiğinin ve özgürlük iradesinin en güçlü işaretlerinden birisidir. Kürd halkı tarih boyunca nice badireleri aşmış ve bugün özgürlük yolunda hala yürüyorsa, O bu gücünü Kürd dilinin zenginliğinden almaktadır. Kürd halkı güçlü dili sayesinde varlığını sürdürüyor ve özgürlüğü için büyük bir kararlılıkla mücadelesine devam ediyor.

Kürdçe meselesi aynı zamanda Kürd meselesidir

Bugün Kürdçe dil meselesi aynı zamanda bir siyasi meseledir ve Kürd sorunuyla iç içe geçmiştir. 20. yüzyılın başında Türk devleti Kürd ve Kürdistan karşıtı siyasetini esas olarak Kürd dilinin inkarı üzerine kurdu. Türkiye cumhuriyetinin ilanından sonra yapılan ilk iş Kürd dilini yasaklamak ve yok saymak oldu. Türk devleti önce 1924 anayasasıyla Kürd dilini yok saydı, daha sonra Şark Islahat Planı’yla bu inkar politikasını sürdürdü. Ve yaşamın bütün alanlarında Kürdçeyi yasakladı. Kürtçeyi konuşanlar ağır cezalara çarptırıldılar. Devletin bu konuda planı açıktı; Eğer Kürd dili yok edilirse,  Kürt halkı ve onun özgürlük uğrundaki mücadelesi de ortadan kaldırılacaktı. Bütün bunlardan dolayı Kürd dili konusu aynı zamanda siyasi bir meseledir ve bugün Kürd dilinin karşı karşıya bulunduğu bütün sorunların nedeni devletin izlediği inkar politikasıdır.

Kürtler dil konusunda nasıl bir siyaset izlemelidir?

Kürt hareketinin Kürd diline ilişkin siyaseti, Türk devletinin Kürd diline ilişkin siyasetinin tam karşısında ve tersine olmalıdır.

Türkiye devletinin bu konuda yaptığı ilk iş Kürdçeyi anayasada yok saymak oldu. Kürt siyasi hareketinin izlemesi gereken siyaset ise Kürd dilinin anayasada kabul edilmesi için mücadele etmek olmalıdır. İlgili kanunlarda Kürd diline ilişkin bütün engel, yasak ve inkarcı düzenlemeler kaldırılmalı, Türkiye’deki siyasi ve hukuki yapı Kürt dilinin varlığını kabul temelinde yeniden düzenlenmelidir.

Türk devleti eğitimin bütün aşamalarında Kürdçeyi yok sayan ve yasaklayan bir siyaseti izlemektedir. Kürlerin bu konuda izlemesi gereken siyaset Kürd dilinin ana sınıfından üniversiteye kadar eğitimin bütün aşamalarında eğitim dili olarak kabul edilmesini sağlamak olmalıdır.

Türkiye devleti başta kamusal alanda olmak üzere yaşamın bütün alanlarında Kürdçeyi yasakladı ve yok saydı. Kürdlerin yapmaları gereken şey Kürd dilinin resmi dil olması ve yaşamın bütün alanlarında serbestçe kullanılması için mücadele etmek olmalıdır.

Öte yandan Kürd dilinin gelişmesi ve serpilmesi için reken imkanlar sağlanmalı ve bütün kaynaklar seferber edilerek Kürtçenin gelişmesi teşvik edilmelidir. Bu amaçla enstütiler, bilimsel ve araştırma merkezleri kurulmalıdır.

Her zaman belirttiğimiz gibi Kürdistan’daki bütün yerleşim yerleri, coğrafi, tarihi ve doğal yerlerin Kürdçe isimleri iade edilmelidir.  

Kürtçe dil talebi Kürtlerin ortak talebidir

Kürdçe dil talebi Kürtlerin ortak talebi olduğu için bu konuda bir mutabakat sağlamak daha kolay.

Çünkü;

Birincisi; Kürd meselesinin esas unsuru ve temel direği Kürtçe dil talebidir. Kürd dili konusunda ilerleme sağlanmadan Kürd meselesinde adım atılamaz.

İkincisi; Kürdçe dil talebi bütün Kürt siyasi aktörlerinin ortak talebidir ve bu konuda görece kolay ittifak sağlanabilir.

Biz e göre bütün Kürt partilerinin üzerinde güçlü uzlaşı sağlayacağı mesele  Kürd dilidir. Kürd dil talebi doğal, insani ve meşru bir taleptir. Kürt halkının % 95’i Kürd dili talebinde ortaklaşıyor ve Kürdçenin eğitim dili ve resmi dil olmasını savunuyor.

Üçüncüsü; gelinen aşamada Türkiye’de Kürt diline ilişkin az da olsa bir kabullenme söz konusu. Akılcı bir mücadele ve meşru yöntemlerle Kürtçe dil talebini Türk tarafına  kabul ettirmemiz imkansız değildir.

Dördüncüsü; Kürtçe dili konusunda uluslararası alanda daha fazla destek ve dayanışma almamız mümkün. Çünkü ilgili bütün uluslararası sözleşmelerde anadilde eğitim hakkı yer almakta ve kabul görmektedir.

Kürd dili için ne yapmalıyız?

Dil sorunu Kürt meselesinin ana direği olduğu ve bütün Kürd tarafları Kürdçenin eğitim ve resmi dil olması noktasında uzlaşı içinde oldukları için, biz Kürtler bu talebin hayat bulması için seferberlik ilan etmeliyiz. Bütün Kürd kurum ve siyasi partileri bu amaçla kısa, orta ve uzun vadeli programlar oluşturmalı ve bu programların hayata geçirilmesi için ortak hareket etmelidir. Başka bir ifade ile Kürdçe dil meselesi Kürtlerin temel gündemi haline gelmeli ve bu amaca ulaşmak ortak bir strateji oluşturulmalıdır. Bu konuda sonuç almak için aralıksız etkinlik ve kampanyalar yürütülmelidir. Kürdçe dil talebinin muhatabı sadece devlet değildir. Bu konuda Türk ve dünya kamuoyuna dönük çalışmalar yapılmalı, Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi gibi uluslararası kurumlar nezdinde de girişimlerde bulunulmalıdır.

Şu bir gerçek; Kürd dilinin anayasal düzeyde kabulü ve Kürtçenin resmi dil haline gelmesi için Kürd halkının varlığı anayasada yer almalıdır. Eş zamanlı olarak Kürtçe diline ve Kürd halkının varlığı önündeki bütün yasak, engel ve yasaklayıcı düzenlemeler kaldırılmalıdır.

Her Kürd evi bir Kürdçe dil okuluna dönüşmelidir

Elbette Kürd dil meselesini çözecek, onun eğitim ve resmi dili olmasının önünü açacak olan  devletin kendisidir. Ancak bu durum Kürt halkının Kürd dilini geliştirmek ve ileri taşımak için devletin atacağı adımları bekleyeceği anlamına gelmez. Bu konuda Kürtlerin kendilerinin yapabileceği işler var. Kürtler bu amaçla kendileri birçok çalışma yürütebilir.

Her şeyden önce Kürt siyasi parti ve kurumları kendi iç çalışmaları ve ilişkilerinde Kürtçeyi resmi dil olarak kabul edebilir, bütün çalışmaları ve ilişkilerinde Kürdçeyi kullanabilirler. Kürd siyasi parti ve kurumları bütün yazılı açıklama ve bildirilerini Kürtçe yapabilir, sosyal medya ile basın ve yayın organlarında Kürdçeyi esas alabilirler.

Kürd parti ve kurumları kendi üye ve dostlarına Kürdçe öğretmek için kurslar, okullar ve gerekli merkezleri açabilirler.

Öte yandan her bir Kürd evi bir Kürd dil okuluna dönüştürülmelidir. Bütün Kürtlerin evlerinde, sokakta, işyerinde, kahvede Kürtçe konuşmaları için geniş kapsamlı kampanyalar açılmalıdır.

Elbette bu konuda en büyük belediyelere düşmektedir.

Kürdistandaki bütün belediyeler hayatın bütün alanlarında ve halka yapacakları hizmetlerde Kürdçeyi esas alabilir ve böylece Kürtçenin gelişmesine katkı sunabilirler.

Bunun için ise her şeyden önce Kürt halkı içinde Kürd dil bilinci gelişmeli ve yayılmalıdır.

21.02.2024

En çok Okunan İçerik