Bir halkın insanlık dışı saldırılara karşı korunması, soykırım ve yok edilme tehlikesine karşı varlığını sürdürmesinin yolu kendi ülkesinde özgür ve bağımsız bir şekilde yaşamasından geçer. Her ulusun kendi kaderini özgürce belirlemesi ve bağımsızlığına kavuşması birçok uluslararası sözleşme tarafından da güvence altına alınmıştır.
Kürtler geçen yüzyıl içinde birden çok insanlık dışı saldırı
ve soykırım girişimleri ile karşı karşıya kaldı. Dersim’de Kürtler çeşitli
öldürücü gazlarla toplu olarak yok edilmek istendi. Enfal ve Halepçe’de Kürtler kimyasal
silahlarla soykırıma tabi tutuldu. Geçen dönemde Kürtler sistematik olarak
baskı ve soykırıma uğradı.
İkinci Körfez Savaşı’ndan sonra ABD ve müttefiklerinin gerçekleştirdiği
müdahale sonucunda Saddam Rejimi devrildi ve Kürtler rahat bir nefes aldı.
Yapılan 2005 Anayasası’nda Kürdistan federe bir statüye kavuştu. Ne var ki 2005
yılından sonra Bağdat’ta iktidara gelen yeni yönetim Irak Anayasası’nın
Kürtlere ilişkin önemli maddelerini uygulamamakta ısrar etti. Örneğin Kerkük ve
Kürdistan’dan kopartılan bölgelerin statüsü ile ilgili Anayasa’nın 140. Maddesi
hayata geçirilmedi. Eşzamanlı olarak Kürdistan bölgesinin bütçe payı kesilerek
Kürt halkını cezalandıran adımlar atıldı.
Bütün bu gelişmeler 2005 Anayasası’nda güvence altına alınan
Kürdistan Bölgesi’nin federe statüsünün tehdit altında olduğunu gösteriyordu.
Yeni yönetim fırsatını bulduğunda Saddam döneminde olduğu gibi Kürt halkına
karşı soykırım girişimlerine başvurabilirdi.
Kürt halkının soykırım girişimlerine ilişkin canlı hafızası
doğal olarak onu bağımsızlık seçeneğini gündemde tutmak zorunda bıraktı.
2014 yılında IŞİD’in ortaya çıkışı (Irak Şam İslam Devleti)
Kürtler açısında bir kırılma noktasına dönüştü. Bağımsızlık Kürtler bakımından
teorik bir tartışmadan çıkıp zorunluluğa dönüştü.
IŞİD 2014 yılı Temmuz ayında Kürt halkına karşı korkunç bir
katliama girişti. Şengal’de on binlerce sivil insan canlı olarak toplu
mezarlara gömüldü. Binlerce kadın kaçırılarak tecavüze uğradı, köle olarak
satıldı. Bir milyon insan yerini terk ederek korkunç koşullara mahkum oldu.
Dünyanın en modern silahlarıyla IŞİD güçleri bir anda Hewlêr’in kapısına
dayandı.
Irak Anayasasına göre Kürdistan Bölgesi Irak’ın bir
parçasıydı. IŞİD’e karşı Kürdistan Bölgesi’ni en başta koruması gereken Irak
ordusu aniden buhar olup uçtu, Irak devleti kartondan kaplan gibi ortadan
kayboldu.
Yüzlerce soykırım ve vahşet deneyimi yaşamış Kürtler bir kez
da bir ölüm kalım sınavıyla karşı karşıya kaldılar.
Varını yokunu ortaya koyan Kürt halkı ve onun kahraman
peşmerge güçleri uluslararası koalisyonun desteğiyle nihayet IŞİD saldırısını
püskürtebildi.
Söz konusu tarihi sınav bir kez daha ve daha yakıcı bir
biçimde bağımsızlık konusunu gündeme getirdi.
2014 yılında IŞİD’in Şengal olmak başta olmak üzere Kürdistan
halkı için yarattığı yok oluş ve soykırım tehdidi, Kürdistan halkının ancak
bağımsızlık sayesinde varlığını koruyabileceği gerçeğini ortaya çıkardı. Bıçak kemiğe dayanmış, bağımsızlık Kürtler
bakımından zorunlu bir seçeneğe dönüşmüştü.
Yaşanan yoğun tartışma ve görüşmelerden sonra Sayın Mesut
Barzani başkanlığında toplanan Kürdistan siyasi partileri, 25 Eylül 2017
tarihinde Kürdistan Bağımsızlık referandum kararı aldı.
Son derece demokratik bir ortamda ve bir şenlik havasında
gerçekleşen referandumda Kürdistan halkı % 93 oranında Kürdistan bağımsızlığına
evet oyu kullandı.
Bu, Kürt halkının iki yüz yıllık özgürlük mücadelesinde
eşsiz ve tarihi bir andı. Kürdistan’da yaşayan Kürt halkı olmak üzere bütün
etnik ve dini topluluklar tek yürek, tek beyin halinde bağımsızlık iradesini
ortaya koydu. Kürdistan’ın halkının bağımsızlık arzu ve iradesi dosta, düşmana
bütün dünyaya çok güçlü ve net bir biçimde gösterildi.
Kürdistan halkının 25 Eylül 2017 tarihinde ortaya çıkan
özgürlük ve bağımsızlık iradesi sömürgecilere büyük bir korku saldı. Kürt
halkının düşmanları halkımızın bağımsızlık iradesini kırmak için topyekûn
saldırıya geçti. Kürdistan dört bir yandan abluka altına alındı. Kürt halkı
açlıkla tehdit edildi. Milyonlarca sivil insan, kadın, yaşlı, çocuk Kürdistan’a
uygulanan gıda ambargosu nedeniyle ciddi sağlık ve beslenme sorunları yaşadı.
Kürdistan Bağımsızlık Referandumundan sonra yaşananlar iki
gerçeği ortaya çıkardı;
Birincisi şuydu, Kürdistan halkının bağımsızlık yönündeki güçlü
iradesine rağmen Kürdistan siyasi partileri arasında gerçek anlamda bir ittifak
kurulamamış, bu konuda ulusal bir uzlaşıya varılmamıştı. Kerkük ile ilgili
talihsiz gelişmeler bunu gösterdi.
İkincisi ise uluslararası sistem Kürdistan’ın bağımsızlığına
henüz hazır değildi. Bunların başında ise Federe Kürdistan’a büyük oranda
destek veren ABD ve batılı dostları yer alıyordu.
Öte yandan bağımsızlık referandumundan sonra Kürdistan’a
dönük gerçekleştirilen bölgesel ve uluslararası saldırılar Kürt halkının
özgürlük ve bağımsızlık iradesini kırmak bir yana Kürdistan’ın bağımsızlığının
ne kadar değerli olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Kürt halkının varlığı ve geleceği ya sınırları içinde
yaşadığı devletler tarafından korunacak ya da Kürtler bu güvenliği sağlayacak
bağımsızlık arayışını sürdürecektir.
Kürt halkına dönük yaşamsal tehditler var olduğu sürece
Kürdistan’ın bağımsızlık iradesi daha da güçlenerek devam edecektir.
Özgürlük ve bağımsızlık her milletin meşru hakkıdır. Her
türlü barbarlığa, zalimane uygulama ve insanlık suçlarına karşı var olmanın
yolu bağımsızlıktan geçer.
Bu çerçevede Kürdistan halkının bağımsızlık arzusu hem meşru
hem de insani ve ahlaki bir taleptir.
25 Eylül 2017 Kürdistan Bağımsızlık Referandumu kutlu olsun.
25.09.2024