Radikal İslamcıların, 2
Temmuz 1993 yılında, Sivas’ta düzenlenen Pir Sultan Abdal Şenliği’ne saldırısında
yakılan Madımak Oteli’nde, 33 Alevi yazar, ozan ve aydının katledilmelerinin
üzerinden 31 yıl geçmesine rağmen Madımak Oteli yanmaya devam ediyor.
Çünkü:
Türkiye’de Kürdlerin,
Alevilerin ve öteki etnik ve dini grupların yok edilmelerini temel hedef olarak
gören resmi tekçi anlayış devam ediyor,
Devletin derinliklerinde
hazırlanan ve güvenlik güçlerinin gözleri önünde gerçekleştiren katliamın
gerçek failleri henüz yargılanmadılar,
“Çok şükür otelin önünde
toplanan halka birşey olmadı” diyen dönemin Başbakanı Tansu Çiller el üstünde
tutuluyor,
Katliamın örgütlenip
hayata geçirilmesi sürecinde etkin rol oynayan görevliler ile yakalanan
failleri mahkemelerde savunanlar, bakan, milletvekili, belediye başkanı oldular,
“Hiç bir suçun Ankara
dehlizlerinde kaybolmasına izin vermeyeceğiz” diyen R. Tayip Erdoğan döneminde
kırmızı bültenle aranan failler devletten maaş almaya devam ettiler,
Erdoğan, Madımak davası, zaman
aşımı gerekcesiyle düştüğünde “adalet yerini buldu” dedi,
Madımak Katliamının
aydınlanması için çaba sarf eden sivil toplum örgütleri, gazeteci ve aydınlara
baskı uygulandı; uygulanıyor,
Madımak Katliamında
hayatını kaybedenlerin anılması için yapılan etkinlikler yasaklanıyor; önlerine
birbir engel çıkartılıyor.
Madımak, gerçek failler
açığa çıkartılana, devletin Alevilerden ve Madımak’ta yakılanların ailelerinden
özür dileyene, Alevilerin demokratik hakları amasız-fakatsız tanınana ve yasal
güvenceye kavuşturulana kadar yanmaya devam edecek.
Madımak’ta Alevi aydın,
ozan ve yazarlarının katladilmelerini bir kaz daha protesto ediyoruz.
Madımak’ta yakılanları
saygıyla anıyoruz.
Alevilerin, uğruna
bedeller ödediği ve ödemeye devam ettiği haklarını elde etme mücadelesini
destekliyoruz.
02 Temmuz 2024
Kürdistan Sosyalist Partisi
(PSK)
Basın
Bürosu
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesinin hemen ardından, bugün sabah saatlerinde İmamoğlu da dahil olmak üzere yüzlerce kişi gözaltına alındı. Muhalefeti susturmaya yönelik bu operasyon ve gözaltılar, Türkiye’de halihazırda kısıtlı olan demokratik ortama vurulmuş büyük bir darbedir.
AK Parti iktidarı, muhaliflerine, hak arayan işçilere, gazetecilere, aydınlara ve yazarlara yönelik sistematik bir sindirme politikası uygulamaktadır. Yargıyı ve bürokrasiyi kendi kontrolü altına alarak muhalif sesleri baskı altına almakta, keyfi gözaltı ve tutuklamalarla siyasi rakiplerini etkisiz hale getirmeye çalışmaktadır.
Bu sürecin ilk adımlarından biri, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanması olmuştur. Ardından, “kent uzlaşısı” çerçevesinde seçilen belediye başkanları ve belediye meclis üyelerine yönelik yargı destekli operasyonlar hız kazanmıştır. Son olarak, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesiyle başlayan süreç, hakkında “yolsuzluk” ve “terör” iddialarıyla gözaltına alınmasıyla yeni bir aşamaya ulaşmıştır.
Türkiye’de Kürt sorununu baskı ve şiddetle çözme siyaseti, beraberinde ekonomik, siyasi ve toplumsal krizleri de derinleştirmiştir. AK Parti iktidarı bu krizlere çözüm üretmek yerine, baskı politikalarını daha da sertleştirmekte ve muhalefeti susturmak için geçmişte kapatılmış davaları yeniden gündeme getirmektedir. “Gezi Davası” gibi eski dosyaların yeniden açılması, bu sindirme politikasının bir parçasıdır.
Muhalefete yönelik baskılar, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla yeni bir seviyeye taşınmıştır. İktidar, Erdoğan’ın olası rakiplerinden biri olarak görülen İmamoğlu’nu saf dışı bırakmak için harekete geçmiş ve İstanbul’un birçok noktasında yolları trafiğe kapatarak sıkıyönetimi andıran uygulamalara imza atmıştır. Bu sürecin bir sonraki aşaması ise büyük ihtimalle İmamoğlu’nun yerine kayyum atanması olacaktır.
Baskılara karşı sessiz kalmak, otoriterleşmenin daha da derinleşmesine zemin hazırlayacaktır. Mağdurun kimliğine bakmaksızın, her türlü baskıya karşı demokratik hak ve özgürlükleri savunmak hayati önem taşımaktadır.
Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK) olarak, Ekrem İmamoğlu’na yönelik gözaltıları ve muhalefete yönelik baskıları şiddetle kınıyor, tüm duyarlı kesimleri AK Parti iktidarının antidemokratik uygulamalarına karşı seslerini yükseltmeye çağırıyoruz.
PSK – Kürdistan Sosyalist Partisi
Basın Bürosu
19 Mart 2025