LOZAN ANTLAŞMASI’NIN KÖLELİK SİSTEMİNİ REDEDİYORUZ

Gücümüzü birleştirirsek kazanabiliriz !
Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK) 29 Ocak 2023 tarihinde gerçekleştirdiği Genişletilmiş Parti Meclisi toplantısında gündemindeki diğer konuların yanı sıra bölgedeki siyasi gelişmeleri değerlendirmiş ve aşağıdaki sonuçların basın ve kamuoyu ile paylaşılmasını uygun görmüştür.
Kürt karşıtı uluslararası düzen çöküyor
Ortadoğu’da siyasal, sosyal ve ekonomik krizlerin beslediği toplumsal huzursuzluk her geçen gün artmaktadır. Bölge ülkelerindeki egemen siyasal sistemler bütün meşruiyet dayanaklarını yitirmektedir. Farklı etnik ve dini inanışa sahip halkların başkaldırısıyla devam eden bir altüst oluş süreci yaşanmaktadır. Bölgede yaşanan bütün siyasi çalkantı, değişim ve dönüşüm dalgasının merkezinde ise Kürtler ve Kürdistan bulunmaktadır.
Kürdistan’ın bölünüp parçalanmasına ve Kürt halkının bütün ulusal ve insani haklarının gasp edilmesine neden olan uluslararası Lozan Antlaşması’nın üzerinden 100 yıl geçti. Geçen yüz yıl boyunca Kürt halkına eşi görülmemiş bir baskı, inkar, asimilasyon ve soykırım uygulanmıştır. Kürt halkı ise baskı ve zorbalıkların her türlüsüne insanüstü bir fedakârlık ve büyük bedellerle direnerek bugünlere kadar varlığını ve özgürlük iradesini canlı tutmayı başarmıştır. Bütün bu haklı ve meşru özgürlük mücadelesi sonucunda Lozan Antlaşması’nın inşa ettiği statüko çözülmeye başlamış ve sürdürülemez bir aşamaya ulaşmıştır. 100 yıl önce Lozan’da temelleri atılan Kürt karşıtı uluslararası düzenin Irak ayağı çökmüş, İran ve Suriye’de de çöküş sürecine girmiştir.
Bütün tarihi ve bölgesel deneyimlerin gösterdiği bir gerçek var; Kürt halkının ulusal, demokratik ve insani taleplerinin karşılanmadığı bölge ülkelerinde barış ve istikrar inşa edilemez, sosyal refaha ulaşılamaz. Başka bir ifade ile Kürtler Ortadoğu’da demokrasi ve istikrarın yegane aktörü konumunu kazanmışlardır.
Benzer bir durum Türkiye için de geçerlidir.
Türkiye, tarihinin en derin ekonomik, sosyal ve siyasal krizini yaşamaktadır. Bu topyekün bir krizdir. Türkiye’nin içinde bulunduğu darboğazın temel nedeninin Kürt meselesinde izlenen baskı ve çatışma politikası olduğu apaçık ortadadır. Özel olarak son beş altı yılda Kürt meselesinde izlenen çatışmacı anlayış, eşzamanlı olarak siyasal sistemin otoriterleşmesine, gücün tek elde toplanmasına ve keyfi yönetime yol açmıştır. Söz konusu inkar ve zorba anlayış aynı zamanda ekonomik kaynakların silah ve savaşa akıtılmasına, giderek derin bir yokluk ve yoksulluğa yol açmıştır. Toplum geleceğe olan inancını yitirmiş, sosyal ve ahlaki yozlaşma had safhaya ulaşmış, adalet duygusu ve can güvenliği zemini ortadan kalkmıştır.
Türkiye söz konusu belirsizlik ve kaotik ortamda seçime gitmektedir.
Tarafımız barıştan, demokrasiden, normalleşmeden yana olacaktır.
Başka bir ifade ile Türkiye bir yol ayrımında bulunmaktadır.
Ya mevcut milliyetçi, şoven ve militarist anlayışla Türkiye tam bir kriz, toplumsal çözülme ve karanlık bir uçuruma doğru hızla kayacaktır.
Ya da baskı, inkar ve militarist yönetme tarzı terk edilerek Türkiye normalleşecek, temel hak ve özgürlükler işler hale gelecek ve hukukun üstünlüğü ilkesi hakim kılınacaktır.
Türkiye’nin düzlüğe çıkması ve barış ve demokrasiye kavuşması ise her şeyden önce Kürt meselesinde atılacak adımlara bağlıdır.
Bu alanda atılması gereken acil ve olmazsa olmaz adımlar açıktır.
-Kürtçe dili eğitimin bütün aşamalarında eğitim dili olarak kabul edilmeli, aynı zamanda kamusal alanda resmi dil olarak hayata geçirilmelidir.
-Kürt kimliği yasal ve anayasal düzeyde tanınmalı ve güvence altına alınmalıdır.
-Kürtler bakımından tam ve eksiksiz bir ifade ve örgütlenme özgürlüğü tanınmalı, Kürt ve Kürdistan isimleriyle her türlü örgütlenme serbest hale gelmelidir.
-Bütün yerleşim yerleri, coğrafi ve tarihi mekânların Kürtçe isimleri iade edilmelidir.
-Kaybettirilen Kürt liderleri ve şahsiyetlerin mezar yerleri açığa kavuşturulmalıdır.
-Kalıcı bir barış ve çözüm için elverişli bir iklimin oluşması bakımından askeri operasyon ve çatışmalar son bulmalı, siyasi nedenlerle içerde bulunan tutuklular serbest bırakılmalıdır.
Yukarıda belirtilen insani ve demokratik adımlar atıldığında Kürt meselesi çözüm yoluna gireceği gibi Türkiye de zincirlerinden kurtularak demokrasi ve toplumsal kalkınma yolunda ivme kazanabilir.
Kürdistan Sosyalist Partisi, bütün Kürt siyasi aktörleri yukarıda belirtilen talepler etrafında birleşmeye ve bu taleplerin yasal/anayasal güvenceye kavuşması için mücadele etmeye çağırır.
Kürdistan Sosyalist Partisi, haklı ve meşru temel talepleri etrafında birleşmiş bir halkın mücadelesine karşı hiçbir gücün direnemeyeceğine tam bir inanç duymaktadır.
Yukarıda çizilen çerçeve seçim politikamızı ve siyasi tercihlerimizi belirleyecektir.
Seçimde bizim tarafımız barıştan, demokrasiden, normalleşmeden yana olacaktır.
Seçim sürecini Kürt halkının acil ve yakıcı taleplerini siyasetin gündemine getirmek ve toplumsallaştırmak için bir fırsata dönüştürebiliriz.
Bunun için Kürt siyasi aktörlerinin en geniş ölçekteki birliği her zamankinden daha çok önem kazanmış durumdadır. Böyle bir birlik/ittifakı örmek için ulusal ve tarihi bir sorumluluk bilinciyle rol üstlenmeye hazırız.
Gücümüzü birleştirdiğimizde sadece seçimi değil geleceği de kazanabiliriz.
30.01.2023
Kürdistan Sosyalist Partisi
(PSK)
Parti Meclisi

24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Antlaşması’nın
üzerinden 101 yıl geçti. Lozan
Antlaşması Kürt halkı için yüzyıldır devam eden ret, inkar ve katliamların
yolunu açan sürecin başlangıcıdır.
Lozan Antlaşması’nda emperyalist güçler ile sömürgeci
devletler halkımızın temsil edilmediği bir ortamda Kürdistan’ı aralarında bölüp
dörde parçaladı. 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması, halkımız için
karanlığın, baskı, soykırım ve asimilasyonun adıdır. Halkımızın iradesinin yok
sayılarak Kürt halkına kölelik statüsünü dayatan Lozan Antlaşması’nı ve onun
sonuçlarını reddediyor, bu antlaşmayı imzalayıp uygulayanları şiddetle
kınıyoruz. Halkımız ulusal özgürlük uğrundaki mücadelesini kararlılıkla sürdürecektir.
Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılma sürecinde Kürtleri din
kardeşliği, ortak bir devlet kurma vaadi ile yanına çekmeye çalışan, Lozan’da Türkleri ve Kürtleri temsil ettiğini
ifade eden Kemalistler, Lozan Antlaşması’nın imzalanmasından hemen sonra bütün
sözlerini unuttular. 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’yla varlığının resmen
tanınmasını sağlayan Ankara hükümeti, cumhuriyetin ilanı ile Kürt halkına karşı
ret ve inkarı yasallaştırarak resmileştirdi.
Türkiye Cumhuriyeti, üzerinde kurulduğu coğrafyanın çok uluslu, çok
kültürlü, çok dinli yapısı yok sayılarak, Türklük temelinde tekçi ve ırkçı bir
temelde kuruldu.
1924 yılında yapılan anayasa Kürt halkının varlığını, dilini
ve kültürünü inkar eden, Türkiye’de yaşayan herkesi Türk sayan bir vatandaşlık
kavramı getirdi. 1925 yılında ilan edilen Şark Islahat Planı ise Kürdistan’da
yüzyıl devam edecek askeri rejimlerin, Umumi Müfettişliklerin, OHAL sisteminin
temelini oluşturdu. Kürt dilini resmen yasakladı, Kürdistan’ı Kürtsüzleştirme
hedefini önüne koydu, bu amacını gerçekleştirmek için toplu kıyımlar planladı.
Kemalist rejim, 1921 Koçgiri, 1925 Şeyh Said, 1928-30 Ağrı,
Zilan, 1938 Dersim ulusal özgürlük başkaldırı ile direnişlerini katliamlar
dahil her türlü yol ve yöntemler kullanarak bastırdı. Kürt dili ve kültürüne
karşı yüz yıl devam eden bir kültürel soykırım politikası uyguladı.
Kemalist rejimin halkımıza ve onu kazanımlarına karşı
saldırıları bugün de devam ediyor. Kürt dili ve kimliğine karşı inkar ve
tahammülsüzlük siyaseti katı bir biçimde devam ediyor. Federe Kürdistan
Bölgesi’ndeki kazanımların yok edilmesi için sistematik saldırılar sürdürülüyor. Halkın iradesi ile seçilen yerel yönetimlere
kayyımlar atanıyor, Kürdistan partileri kapatılma davalarıyla kıskaca alınıyor,
siyasi kadrolara karşı kesintisiz operasyonlar sürdürülüyor.
Buna karşın halkımız ulusal baskı ve inkar politikaları
karşısında hiçbir zaman diz çökmedi. Onun ulusal özgürlük mücadelesi aralıksız
devam etti, bundan sonra da aynı kararlılıkla devam edecek.
Kürdistan’ın Güney parçasında halkımız 2005 yılından bu yana
federal bir statüye kavuşmuş durumdadır. Ülkemizin dört parçasında halkımızın
özgürlük mücadelesi her geçen gün daha da yükselmektedir. Başka bir ifadeyle
Lozan Antlaşması’nın Kürt halkına dayattığı sömürgecilik sistemi çözülme
sürecine girmiştir.
Gelinen aşamada Kürt halkı için ulusal özgürlüğün biricik
yolu geniş kapsamlı bir ulusal işbirliği, diyalog ve dayanışmadır. Kürt halkı, yüz
yıl önce esas olarak ulusal ittifak kuramadığı için Lozan sürecinde kaybetti.
Yaşadığımız 21. Yüz yılı; ulusal bünyesini güçlendirmiş, dost halkasını
genişletip düşmanları azaltan bir anlayışla kazanabiliriz. Kürt halkı böylesi
kucaklayıcı ve stratejik bir akılla ulusal özgürlüğün önündeki engelleri aşıp mevcut
fırsatları kullanabilir ve Lozan Antlaşmasını hükümsüz kılabilir.
Geçen yüzyılın başında Kürdistan’ın parçalanıp Kürt halkının
statüsüz bırakılmasında rol oynayan ve Lozan 1923 Antlaşmasını imzalayan başta
Britanya ve Fransa olmak üzere ilgili imzacı devletleri halkımızdan özür
dilemeye çağırıyoruz.
BM ve Avrupa Konseyi’ni, AB’yi ve diğer uluslararası
kurumları halkımızın Kendi Kaderini Tayın Etme ve Lozan düzenini aşma
mücadelesine destek vermeye çağırıyoruz.
Türkiye’yi yönetenlere de çağrımız şudur; yüz yıldır
süregelen savaş ve inkar siyasetini terk edin. Bunun yerine her iki halka barış
ve özgürlüğün kapısını aralayacak, Kürt
meselesinin barışçıl ve demokratik çözümü için adımlar atın. Yapılacak yeni bir
anayasa ile Kürt halkının varlığı ve ulus olmaktan kaynaklanan hakları resmen
tanınsın.
Bölgede barış ve istikrarın koşulu Kürt halkının kendi
ülkesi Kürdistan’da özgür ve onurlu bir şekilde yaşama hakkına kavuşmasıdır.
24.07.2024
Kürdistan Sosyalist
Partisi
(PSK)
İçerik Başlıkları
En çok Okunan İçerik